Posts

Es werden Posts vom November, 2013 angezeigt.

Bülent Arınç Demişki: Ana Muhalefet Partisine Kamer Genc gibi Bir Millet vekili Yakışmıyor... Kulağını Çekip Dersini Vermesi Lazım... Pekala!!! Hükümet partisine Kamer Gence Ana Avrad Küfür eden bir milletvekili yakışıyomu.. Karaktersizler İlk Önce Kendi Pisliğinizi DÜZELTİN Bir sözümde chp binası önünde Kamer genç' i protesto eden Melih gökçek'in paralı elamanları kadınlara Kamer Gencin ANNESİ KADIN DEĞİLMİİYDİ KARISI KADIN DEĞİLMİYDİ Ölmüş insana Küfür eden ZAHİT aslan karaktersizi içinde eylem planınız varmı... Bir Çiftçiye ANANI'da AL git diyen başbakan için bir eyleminiz varmı? Öğretmenler gününde hükümetin emri ile kadın öğretmenleri döven polisler içinde bir eyleminiz planınız varmı? Geçtiğimiz salı günü AKP grup toplantısın'da AKP'ye oy vermiş Türbanlı bir kadının mağduriyetini dile getirmek için bağırıken Başbakanın korumalrı bu kadıncağızı yaka paça dısarı attı AKP'YE OY VERMİŞ TÜRBANLI BACIMIZA YAPILAN HAKSIZLIK İÇİNDE BİR PROTESTO PLANINIZ VARMI Yok ise oraaya boynunuza gecirilimiş bir tasma eşliğinde önüneze atılan yal karsılığı için birilerinin kılı olarak gelmiş olduğunuz kanıtlanacak.. hadi akp kadın kolları kılları şimdi sizi ZAHİT ASLAN'I BAŞBAKANI VE HÜKÜMETİ proteste etmeye çağırıyorum...

TÜM ARKADASLARIMA SESLENIYORUM!! BU SISI VS TAY-IT OYLAMAYI CIDDIYE ALIN!! TAY-IT SECILMESIN BAKIN ONUN ADAMLARI ONA SUAN 8 PUAN ÖNE GÖTÜRMÜS!! SIZLERDE PAYLASIN HERKES OYLAMADA SISI SECSIN!! http://poy.time.com/2013/11/25/face-off-who-should-be-times-person-of-the-year/slide/recep-tayyip-erdogan-vs-abdel-fattah-el-sisi/

ABD RAPORU: TÜRKİYE'NİN BÖLÜNMESİNDE EN BÜYÜK ENGEL ATATÜRK'ÜN TÜRKLÜK TANIMI. HEDEF TÜRKLÜK! ETNİK AYRIŞMA VE SÖZDE KÜRT DEVLETİ İÇİN TSK ENGEL! Spiers’a göre Türkiye’de bir Kürt ayaklanması için uygun koşulların bulunmamasının yegane sebebi TSK idi: “Doğuda Türk askeri kuvvetlerinin sayısı çok büyük. Radikal Kürt Grupları kendi güçlerini ” abartabilir “ ya da Türk ordusunun zayıflığını ya da kararlılığını yanlış hesaplayabilirler.” ABD “bölmeye karar verdiği” nde neyi ortadan kaldırması gerektiğini böylece öğrenmişti: Türklük! Türklüğe nişan alırken kullanacağı silahı da çoktan seçmişti: Etniklik! CIA’nın gözü TSK’nın üzerinde. “(Türkiye) Doğu ve Güneydoğu’daki askeri birliklerini güçlendirdi. Hükümetin kaygısının nedeni Türkiye’deki Kürtlerle komşu ülkelerdeki Kürtler arasındaki haberleşmenin ve silah kaçakçılığının artması olmakla birlikte, asıl neden, zaman zaman Kürt azınlıkla daha önce meydana gelen çatışmaların devlet bütünlüğünü tehdit etmesiydi. Emperyalizmin sinsi işgaline karşı, tüm Vatanseverler 2.KURTULUŞ SAVAŞI’na! Vatan toprağını; Nato’ya, Emperyalist tertiplere, Mütareke basınına, Kapitalist sömürüye ve Bop’a çiğnetmeyeceğiz! KALDIR BAŞINI KAN UYKULARINDAN HABER KAYNAĞI: http://www.haberfedai.com/haber/10533/turklugu-hedef-gosteren-rapor

HERKES MISIR BASBAKANI SISI SECSIN!!

HAYDI TÜK MILLETI SU BOSBASKANA BIR TOKAT GIBI CEVAP VERME FIRSSATI BURDA!! HERKES MISIR BASBAKANI SISI SECSIN!!

Kılıçdaroğlu, Wall Street Journal için yazdı Kasım 26, 2013 | Facebook Paylaş Kılıçdaroğlu: Türkiye hızla otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürükleniyor Haftasonu Washington’a gelmeye hazırlanan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal Gazetesi’ne Erdoğan Hükümeti’ni eleştiren çok sert bir makale yazdı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve AKP nedeniyle Türkiye’de demokrasinin tehlike olduğunu belirterek, “Ülkemiz hızla, işleyen bir demokratik rejimden iktidardaki tek bir kişinin keyfi etrafında inşa edilmiş, alenen otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürükleniyor” dedi. PAZAR günü aralarında Şafak Pavey, Sezgin Tanrıkulu, Kamer Genç, Aykan Erdemir, Umut Oran, Faruk Loğoğlu, Faik Öztrak gibi partinin önde gelen isimlerinden oluşan 12 kişilik kalabalık bir heyetle 3.5 yıllık genel başkanlık döneminde ilk kez ABD’nin başkenti Washington DC’ye gelecek olan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal Gazetesi’ne Türkiye’deki demokrasinin durumunu anlatan sert bir makale yazdı. Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti nedeniyle Türkiye’de demokrasinin tehlikede olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşıp hızla otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürüklendiğini söyledi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın demokraside yeri olmadığını savundu. Hürriyet’in haberine göre, Journal’ın Pazartesi akşamı yayına koyduğu, “Türkiye’nin demokrasisi neden tehlikede?” başlıklı makalesinde Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi: • Yoldaki bütün tümseklere rağmen, 1946’daki başlangıcından beri Türkiye’deki demokrasi yarım yüzyıldır ayakta kalmayı beceriyor. Ancak sistem bugün iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun liderinden dolayı şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi zorlukla yüz yüze. • Ülkemiz hızla, işleyen bir demokratik rejimden iktidardaki tek bir kişinin keyfi etrafında inşa edilmiş, alenen otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürükleniyor. • 2002’den beri Türkiye’yi yöneten AKP liderliği, politik amaçlar için Sünni ideolojiyi kullanarak sistemli bir biçimde demokrasimizin altını oyuyor. • Türk Anayası’nda belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi, göz göre göre bir kenara itildi. • Yargı artık bağımsız değil ve yasama da rutin bir biçimde Başbakan’ın emirlerini yerine getiriyor. • Barışçıl gösteriler sürekli olarak polis şiddetiyle karşılaşıyor. Yaygın boyuttaki telefon dinlemeleri de hayatın bir parçası. • Bu arada ülke mezhepsel, etnik ve cinsiyet ekseninde giderek kutuplaşıyor. • Hükümet, ailelerin kaç çocukları olması gerektiğini, çocukları nasıl büyütüp eğitmek gerektiğini, toplum içinde nasıl davranılacağını ve ne giyip ne yiyip ne içileceğini topluma dikte etmeye çabalıyor. • Yaşam şekline bu ağır müdahaleye reaksiyon, sonunda ülke genelinde yaz boyunca ortaya çıkan gösteriler oldu. Hükümet ise birçok ölüm ve binlerce yaralanmaya sonuçlanacak şekilde biber gazı ve diğer kimyasal maddeler kullanarak göstericilere karşı şiddetli bir müdahalede bulundu. • Bunların hepsi basit bir gerçek anlamına geliyor: Türkiye’nin mevcut hükümeti sadece görüntüde demokrat. Demokrasinin aksesuvarları var ama aslında sistem diktatörlük yöntemleriyle işliyor. • Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen sene yaptığı gibi kuvvetler ayrılığını bir sistem hatası olarak tanımlayan ve parlamenter çoğunluğu istediği gibi yönetme yetkisi olarak gören bir liderin demokraside yeri yoktur. • Tarih bize, demokrasinin araçlarıyla kontrol edilip dengelenmedikleri zaman demokratik yollarla seçilen liderlerin bile diktatörlere dönüşebildiklerini söylüyor. • Partim CHP, Türkiye’de gerçek demokrasi ve temel özgürlüklerin tamiri için çalışmaya kararlıdır. Bu da, siyasal sistemi aşağıdan yukarıya değiştirip, siyasi katılımcılığı artırıp, kadın ve gençleri güçlendirme yoluyla Türkiye’deki temsili demokrasiyi yenilemeyi gerektirir. • CHP’nin amacı, ABD’ye yapacağım ziyarette Amerikalı dostlarımla da detaylarını paylaşacağım bir vizyon olarak, herkes için eşit haklar ve ulusal dayanışmaya dayalı bir birlik duygusunu yeniden inşa etmektir.

TÜRK MILLETI HAYDI DÜNYAYA BIR SINYAL VERELIM: TAYYIP HIC SEVMEDIMIZI GÖSTERMEK ICIN ESAD´I MEN OF YEAR SECELIM!!

Çarpıcı başörtüsü açıklaması Kasım 26, 2013 | Facebook Paylaş Diyanet İşleri Vakfı Kadın Kolları kurucusu ve eski başkanı, gazeteci yazar Ayşe Sucu, "Kuran'da başörtüsünün karinesi ve müeyyidesi yoktur" dedi. CNN TÜRK’te yayınlanan Aykırı Sorular programında Enver Aysever’in sorularını yanıtlayan Diyanet İşleri Vakfı Kadın Kolları kurucusu ve eski başkanı, gazeteci ve Sözcü Gazetesi yazarı Ayşe Sucu, “Kuran’da başörtüsünün karinesi ve müeyyidesi yoktur” dedi. Sucu, Türkiye’nin tartışmalı konularından başörtüsü ile ilgili görüşlerini bildirdi. Dindarlık meselesinin biçim üzerine indirgenmesinden rahatsızlığını belirten Sucu, başörtüsüne özgürlükler pençesinden bakılması gerektiğini vurguladı. Sucu, başörtüsünün dini boyutuna açıklama getirerek, İslam huıkukunda, başörtüsünün farz olmadığını ve “Kuran’da başörtüsünün karinesi ve müeyyidesi yoktur” dedi. “ÖNEMLİ OLAN İNSANİ DEĞERLER” “Ateist ahlaklı, dindar ahlaksız olabilir” Sucu, Aysever ‘in “inanmayan insan ahlaklı olamaz mı” sorusu üzerine, dindarlığın insan olmakla eş olduğunu vurgulayarak, önemli olan insani değerleri hayatına taşımak olduğunu belirtti. Din ya da dindarlık meselesini değerler üzerinden tartışılması gerektiğini söyleyen Sucu, ” Ateist ahlaklı, dindar ahlaksız olabilir” diye konuştu.

ARKADASLAR BIZ TÜRK´LER DÜNYA´YA BIR SINYAL VERMELIYIZ! TIME DERGISI MEN OF THE YEAR SECIYOR O YÜZDEN HEP BERABER ESAD SECELIM!! ALTAKI LINKI TIKLAYIN! http://poy.time.com/2013/11/25/vote-now-who-should-be-times-person-of-the-year/slide/bashar-al-assad/

Eski AKP'li vekilde Erdoğan'a şok sözler AKP kurucusu ve eski Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener, Başbakan Erdoğan’a yüklendi. Şener'in gündeminde dershanelerin kapatılması, Oslo görüşmeleri ve Öcalan’a af vardı. 25 Kasım 2013 Pazartesi 22:16 Eski AKP'li vekilde Erdoğan'a şok sözler AKP'yi kuran çekirdek kadro arasında olan, eski Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener Ulusal Kanal’a hükümet ve cemaat arasında yaşanan kavgayı değerlendirdi. “Bu dershaneler kapatıldığı takdirde, kim zarar görür,bundan kime şantaj yapabilirim, kimi baskı altında tutabilirim veya ne yaparsam cemaati baskı altına alabilirim oiye dersaneler kapatılacak. Gerekli düzenlemeler yapılmadan kapatılması olmaz. Burada asıl mesele dershanaleri imi baskı altında tutabilirim veya Cemaati baskı altında tutarımdır.” Abdüllahtif Şener, Atatürkçü Düşünce Derneği Özdere Şubesi'nin davetlesi olarak İzmir'deydi. Şener burada da Başbakan Erdoğan'ın Ortadoğu’daki üstlendiği rolü anlattı. “Her taraf kan gölüne döndü. Başbakan ne yaptı. Ben Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanıyım diye itiraf etti. Hatta bunu defalarca söyledi. Başbakanın BOP Eşbaşkanı olduğu bu projede aynı ülkede yaşayan insanlar birbirini boğazlamaktadır.” Şener Oslo görüşmeleri, Reyhanlı saldırısı, Öcalan’a af gibi konuları da değerlendirdi. Şener, "Tayyip Erdoğan ne yapıyorsa örtmek için tersini söylüyor" dedi. “Erdoğan'ın söylediklerine fazla inanmayın. OSLO görüşmeleri için şerefsizim, namussuzum dedi. Meğer görüşmüş. Öcalan'dan öyle bir söz ediyordu ki Öcalan'ın asılacağını sanıyorduk. Şimdilerde PKK ile açlım müzakerleri yapıyor” ulusalkanal.com.tr http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/eski-akpli-vekilde-erdogana-sok-sozler-h18480.html

Bu sözü söyleyen kim biliyor musunuz? Orta Doğu CIA Şefi, kendisi Ilımlı İslamın kurucusudur. Kemalizmin işi bitti şimdi tarikat zamanı diyen kişidir. Burada da görüyoruz ki Emperyalizmin amacı birdir ama yöntemi bindir. Uzak durmanız gereken temelde üç sınıf vardır. Amerikan İslamcısı Amerikan Solcusu Amerikan Mandacısı Amerikan İslamcısı, mevcut iktidardır, İslam ile uzaktan yakından alakası yoktur, 2-3 kere Osmanlı diyerek, bir kaç kere de Cuma'ya gittiler mi, İsrail'i korumak için kurdurdukları füze kalkanları, aldıkları Yahudi Cesaret Madalyaları, Şovalye Nişanları unutulur gider. Amerikan Solcusu, Demokrasi ve Kardeşlik adı altında, Komünist kesimin başını çektiği, ülkeleri bölünmeye iten, kardeşliği kendi kör ve yetersiz, toplum doğasından uzak, bireyleri birleştirerek toplum haline getiren kültürün içeriğini ve işlevini anlamaktan aciz bir ideolojinin uykulu sayıklayıcıları gibi sürekli aynı sloganları atarak, bölünmezsek bu Faşizmdir, Demokrasi, Kardeşlik için ülke bölünmelidir mantığı ile Ulus-Devletleri gene iddia ettikleri gibi hiç bir azınlığın, kökenin kendi adıyla anılmayacağı ve anadilde eğitim alamayacağı bir başka ULUS eksenli Devlete kaydırmaya çalışırlar. Buradaki Ulus değişikliği ise Emperyalizmin isteğine göre şekillenir. Günümüzde de geçmişte de bu Kürdistan'dır, 100 Yıl önce Sevr anlaşmasına Kürdistan kurulacak şeklindeki maddeler boşu boşuna konulmamıştır. Amerikan Mandacısı ise, liberal takılan, özgürlüklerden, düşünce hürriyetinden bahsederken sürekli Avrupa'yı örnek göstererek, Türkiye'nin temel değerlerini, topluma mal olmuş Atatürk, Esat Bozkurt belki Osmanlı Padişahları hatta Attila gibi, tarihimizin derinliklerinden olan Kahramanlarımızı aşağılarlar. Atatürk Diktatördü, Attila Barbardı Osmanlı ise istilacıydı, sömürgeciydi, soykırımcıydı gibi örneklerle Türk Ulusunun özgüvenini, tarihine olan sevgisini ve bağlılığını zedeleyerek Emperyalizme kültürel ve siyasi açıdan, aynı ulus fertlerini daha hassasiyetsiz konuma getirmeye çalışırlar. Size söyleyeceğim şudur ki, kim olursa olsun, hangi ideoloji ya da düşünce, sınıf olursa olsun içinde eğer Atatürk ve Türklük yoksa o kişiden uzak durun, er ya da geç, geçmişteki iktidarlarda da olduğu gibi ne bahsettiği gibi dine, ne ezilenlere ne de özgürlüklere önem veriyordur, onun tek amacı Asyanın Kilidi Anadoluyu, Emperyalistlere açmak hatta kırmaktır... Bu sözü söyleyen kim biliyor musunuz? Orta Doğu CIA Şefi, kendisi Ilımlı İslamın kurucusudur. Kemalizmin işi bitti şimdi tarikat zamanı diyen kişidir. Burada da görüyoruz ki Emperyalizmin amacı birdir ama yöntemi bindir. Uzak durmanız gereken temelde üç sınıf vardır. Amerikan İslamcısı Amerikan Solcusu Amerikan Mandacısı Amerikan İslamcısı, mevcut iktidardır, İslam ile uzaktan yakından alakası yoktur, 2-3 kere Osmanlı diyerek, bir kaç kere de Cuma'ya gittiler mi, İsrail'i korumak için kurdurdukları füze kalkanları, aldıkları Yahudi Cesaret Madalyaları, Şovalye Nişanları unutulur gider. Amerikan Solcusu, Demokrasi ve Kardeşlik adı altında, Komünist kesimin başını çektiği, ülkeleri bölünmeye iten, kardeşliği kendi kör ve yetersiz, toplum doğasından uzak, bireyleri birleştirerek toplum haline getiren kültürün içeriğini ve işlevini anlamaktan aciz bir ideolojinin uykulu sayıklayıcıları gibi sürekli aynı sloganları atarak, bölünmezsek bu Faşizmdir, Demokrasi, Kardeşlik için ülke bölünmelidir mantığı ile Ulus-Devletleri gene iddia ettikleri gibi hiç bir azınlığın, kökenin kendi adıyla anılmayacağı ve anadilde eğitim alamayacağı bir başka ULUS eksenli Devlete kaydırmaya çalışırlar. Buradaki Ulus değişikliği ise Emperyalizmin isteğine göre şekillenir. Günümüzde de geçmişte de bu Kürdistan'dır, 100 Yıl önce Sevr anlaşmasına Kürdistan kurulacak şeklindeki maddeler boşu boşuna konulmamıştır. Amerikan Mandacısı ise, liberal takılan, özgürlüklerden, düşünce hürriyetinden bahsederken sürekli Avrupa'yı örnek göstererek, Türkiye'nin temel değerlerini, topluma mal olmuş Atatürk, Esat Bozkurt belki Osmanlı Padişahları hatta Attila gibi, tarihimizin derinliklerinden olan Kahramanlarımızı aşağılarlar. Atatürk Diktatördü, Attila Barbardı Osmanlı ise istilacıydı, sömürgeciydi, soykırımcıydı gibi örneklerle Türk Ulusunun özgüvenini, tarihine olan sevgisini ve bağlılığını zedeleyerek Emperyalizme kültürel ve siyasi açıdan, aynı ulus fertlerini daha hassasiyetsiz konuma getirmeye çalışırlar. Size söyleyeceğim şudur ki, kim olursa olsun, hangi ideoloji ya da düşünce, sınıf olursa olsun içinde eğer Atatürk ve Türklük yoksa o kişiden uzak durun, er ya da geç, geçmişteki iktidarlarda da olduğu gibi ne bahsettiği gibi dine, ne ezilenlere ne de özgürlüklere önem veriyordur, onun tek amacı Asyanın Kilidi Anadoluyu, Emperyalistlere açmak hatta kırmaktır...

‘Özerk Kürdistan kesin kurulacak’ Kasım 25, 2013 | Facebook Paylaş George W. Bush’un 2. döneminde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Stephen Hadley, Suriye ve kürtler konusunda ilginç değerlendirmelerde bulundu. Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’e konuşan Stephen Hadley, Türkiye’nin El Kaide’yi desteklediği tezine katılmadığını, ancak Türkiye’nin radikal unsurların girişine engel olması gerektiğini söyledi. Hadley, “Türkiye’nin Kuzey Suriye’de kendi sınırında bir El Kaide devletine ihtiyacı yok” dedi. Hadley’in sözlerinden satır başları şöyle: Olayın kimyasal silah boyutu şaşırtıcı ölçüde iyi gitti. Suriye’nin yeni kimyasal silah üretme yeteneğinin yok edilmesinde önemli ölçüde ilerleme kaydedildi. Bütün bunların pek çok kimsenin tahmin ettiğinin ötesinde gelişmeler olduğu söylenebilir. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile muhalefetin içindeki daha demokratik unsurlar giderek geriliyor. Zira onlara silah da verilmiyor. Hem Esad’a karşı hem de radikallere karşı iki ayrı cephede mücadele etmek zorundalar. Maalesef El Kaide’ye bağlı gruplar Kuzey Suriye’deki pozisyonlarını pekiştirmeye devam ediyorlar. Tüm bu resimde eksik olan hem Suriye’yi hem de komşularını istikrarsızlaştırma olasılığı yüksek olan El Kaide’ye karşı pek bir proje geliştirilememiş olması. Bu uluslararası toplumun henüz üzerine gitmeyi başardığı bir mesele değil. TÜRKİYE, CİHATÇILARIN GİRİŞİNİ ENGELLEMELİ Türkiye en başta söylenmesi doğru olan şeyi söyledi: Esad meşruiyetini yitirmiştir ve gitmelidir. Doğru olan budur. Türkiye gördüğüm kadarıyla Esad’ın gidişini kolaylaştırmak için daha fazlasını yapmaya da hazırdı. Ama ABD’nin niyeti yoktu. Bu talihsiz bir durum tabii, çünkü bana kalırsa ABD hükümeti bu konuda daha fazla şey yapabilirdi. Dünyanın o bölgesinde sınırları kontrol etmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Türk hükümetinin durumu yakından izlediğini ve her şeyden önce cihatçıların Türkiye’ye girişini önlemek adına neler yapılabileceğine baktığını umut ediyorum. Buna kara sınırının kontrolü kadar havaalanlarından giriş çıkışlar da dahil. Bugün yüzlerce cihatçı Suriye’ye girmeye devam ediyor. Bu Türkiye’nin lehine bir durum değil. Türkiye’nin Kuzey Suriye’de kendi sınırında bir El Kaide devletine ihtiyacı yok. Türkiye’nin El Kaide’ye, El Nusra’ya da ISIS’e karşı bir sempatisi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Terörün kurbanı olmuş bir ülke olarak Türkiye terörün bedelini iyi bilir. Eğer Türkiye, El Kaide unsurlarını destekleyecek herhangi bir şey yapıyorsa buna şaşarım, bunu yaptığını düşünmüyorum. Ancak Suriye’de cihat için bu ülkeye giden yüzlerce insanın en azından bir kısmı Türkiye’den geçiyor. Bu Türk hükümetinin engellemek için daha fazla şey yapabileceği bir alan. Sonuçta El Kaide Suriye’nin kendisinden çok Kuzey Suriye’de hilafeti kurabilecekleri bir alan yaratmakla ilgili. Hem ÖSO hem de Kürtlerle savaşarak kendi kontrol alanlarını yaratma çabasındalar. SURİYE’DE KÜRTLERE MUHTEMELEN ÖZERKLİK OLACAK Suriye’de Kürtlerle El Kaide unsurları arasında bir mücadele olduğu ortada. Bir an önce Esad gitsin ki bu farklı gruplar arasındaki çatışmalar kontrol altına alınabilsin. Kuzey Suriye’nin El Kaide için güvenli alan haline gelmesini engellemek zorundayız. Genel hedef bu olmalı. Bu sağlanabilirse ve Suriye bu korkunç trajediden çıkabilirse tahmin ediyorum etnik yoğunluğu olan bazı bölgelere daha fazla özerklik verilen bir ülke olacak. Dolayısıyla Kürtlerin yaşadığı bölgelerde de muhtemelen daha fazla özerklik olacaktır. ASKERLERİN YARGILANMASI ABD’NİN İŞİ DEĞİL Bize göre 1 Mart tezkerenin TBMM’den geçmemesinin en önemli nedeni yeni bir hükümetin iktidarda olmasıydı. Dürüst olmak gerekirse, AK Parti oyları hesap edemedi. Bu bize de sürpriz oldu, kendilerine de. Bir geçiş dönemi yaşanıyor olması, Sayın Erdoğan’ın o zaman henüz başbakan olamamış olması gibi pek çok faktör vardı. Son derece kaotik bir ortamdı. Ben tezkerenin bu Türk siyasetindeki geçiş döneminin bir zayiatı olduğunu düşünüyorum. ABD’nin olaya bakışı buydu. ERGENEKON, BALYOZ GİBİ ASKERLERE YÖNELİK DAVALAR Bu kadar çok sayıda askeri, bu kadar uzun süreler suçlama getirilip getirilmediğine bakmaksızın hapiste tutmak elbette hukuk sistemiyle ilgili bazı soru işaretleri gündeme getirebilir. Çok sayıda gazetecinin hapse atılması konusunda da aynı soru işaretleri geçerli. Bunlar Türkiye’de demokrasinin gücüyle ilgili soru işaretlerine neden olan konular. Türkiye’nin ve Türk hükümetindeki pek çok üst düzey yöneticinin bir dostu olarak, bütün bu meselelerin bütün dünyaya Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne bağlı, ifade özgürlüklerine saygılı, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan olgun bir demokrasi olmaya başladığını gösterecek şekilde çözülebileceğini düşünüyorum. AK Parti’nin ilk döneminde yapılan siyasi ve ekonomik reformlar, Türkiye’nin dostlarını çok sevindiren gelişmelerdi. Son yıllarda ise Türkiye’nin hâlâ herkesi kapsayan, hukukun üstünlüğüne ve bireysel özgürlüklere saygılı bir siyasi sisteme bağlı olup olmadığı konusunda şüpheler oluştu. Türkiye’deki dostlarıma bir an önce bu şüpheleri gidermelerini ve Türkiye’nin hangi yönde ilerlediğini netleştirmelerini tavsiye ederim.

YÜZYILIN YALANI ABD’nin Irak’ın işgaline gerekçe gösterdiği kitle imha silahlarının tamamen hayal ürünü olduğu kesinleşti. ABD’ye bu istihbaratı veren Iraklı mühendis “Fantezilerimi anlattım inandılar” dedi Yorum: 18 YÜZYILIN YALANI ABD’nin 100 binden fazla sivilin insanın canına mal olan Irak savaşı için gerekçe gösterdiği kitle imha silahları iddiasının, Iraklı bir muhalifin hayal gücünün ürünü olduğu ortaya çıktı. ‘Curveball’ kod adıyla tanınan Iraklı Refid Ahmed Elvan el Cenabi, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın BM’yi Irak savaşının gerekliliğine inandırmak için yaptığı ve kitle imha silahlarının yerlerine dair görsel kanıt gösterdiği konuşmasında, kendisinin Irak’a dair ‘fantezilerini’ tekrarladığını açıkladı. ‘Tek yalanla devirdim’ İngiliz gazetesi Guardian’a konuşan kimya mühendisi Cenabi, Almanya’ya sığınma başvurusunun 13 Mart 2000’de kabul edilmesinden üç hafta sonra Alman gizli servisi BND’den ‘Dr. Paul’ adlı bir silah uzmanının kendisiyle temas kurduğunu anlattı. Cenabi, Paul’ün “Irak’ın bir diktatörü var ve sana ihtiyacımız var” dediğini ve sonraki altı ay boyunca hayal gücünü konuşturduğunu söyledi. Cenabi, ağzından çıkan her sözün yalan olduğunu itiraf etse de, “Bana bir yalan söyleyerek Irak rejimini devirme şansı verilmişti. Ben ve oğullarım Irak’a bir parça da olsa demokrasinin gelmesine neden olmaktan gurur duyuyoruz” diye konuştu. ‘Powell alıntı yaptı’ Yalan söylediğini yıllar sonra ilk kez açıklayan Cenabi, hiçbir Amerikalı yetkiliyle bizzat görüşmemesine rağmen Powell’ın konuşmasının önemli bir kısmının kendi yalanlarına dayanması karşısında şok geçirdiğini de söyledi. Powell BM’deki meşhur konuşmasında, Cenabi’nin fantezisi olan şu kanıtları göstermişti: “Hareketli biyolojik silah fabrikalarına dair ilk elden kanıtlarımız var. Kaynağımız bir tanık; kendisi, bu tesislerden birini denetleyen Iraklı bir kimya mühendisi. Biyolojik madde üretimi denemelerinde oradaydı. Kendisi aynı zamanda, 1998’de bir kaza meydana geldiğinde de bu tesisteydi. 12 teknisyen öldü.” Powell’ın konuşması BM’nin Irak savaşına onay vermemesini sağlamamıştı ama Bush yönetimi bu ‘kanıt’lara dayanarak Saddam Hüseyin rejimini devirmişti. Refid Ahmed Elvan el Cenabi Irak’ta istenmeyen adam oldu İtirafının ardından Cenabi’ye en sert tepki ülkesi Irak’tan geldi. Iraklı politikacılar Cenabi’nin ömür boyu sürgün edilmesi ve hakkında dava açılması çağrısında bulundu. ABD’nin desteği ile Saddam’a karşı kurulan Irak Ulusal Kongresi muhalefet grubu başkanı Ahmet Çelebi de, Irak’a geri dönerek politikaya atılmayı düşünen Cenabi için “O bir yalancı, ülkesine hizmet edemez. Uydurduğu hikaye işgale sebep oldu” dedi. 2003 işgali kararını veren dönemin ABD başkan yardımcısı Dick Cheney ile yakın olduğu bilinen Çelebi, ‘Curveball’ kod adlı itirafçının arkasındaki adam olmakla suçlanıyordu. ABD kuvvetleri 2003 yılında Irak’ı işgal ettikten sonra savaşa gerekçe gösterdiği kitle imha silahlarını bir türlü bulamadı.

BAKIN BAKANLAR KURULUNDAKİLER HANGİ TARİKATLARIN ÜYESİ VE NE PLANLIYORLAR AKP hükümetinin, tarikatlar koalisyonu olduğu konuşuluyor. Hangi bakanın hangi tarikata mensup olduğunu Kemalistler.net araştırmış...Görev almış ve halen görev de olan 25 bakanın 19'unun tarikat bağlantısını belirlemiş... Kalan 6 bakan hakkındaki araştırmalar ise sürüyrmuş. Kabinenin yüzde 52'si, Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhı'na mensup. Tayyip Erdoğan da aynı dergâha bağlı. Yüzde 16'sı Nurcu. Abdullah Gül'ün başbakanlığında kurulan 58. AKP Hükümeti, Cumhuriyet tarihinde tarikat etkisinin en ağırlıkta olduğu hükümet özelliği taşıyor. Kabinede yer alan bakanların portresini çıkarmışlar.... ABDULLAH GÜL--ESKİ BAŞBAKAN--DIŞ İŞLERİ BAKANI Abdullah Gül, Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu ekolünden geliyor. Necip Fazıl, Nakşibendi şeyhi Seyyid Abdülhakim Arvasi'nin dergâhının etkisiyle tarikat-cemaat ilişkilerine katıldı. Kısakürek, gerek Millî Görüş hareketinde, gerekse MHP'de pek çok önde gelen şahsiyetin yetişmesinde önemli rol oynadı. Abdullah Gül de bu isimlerden biri. Gül'ün, Şeyh Abdülhakim Arvasi'nin 1998'de yaşamını yitiren oğlu Ahmet Arvasi'yle dönem dönem görüştüğüne dikkat çekiliyor. Gül'ün 1980 sonrasında sıklıkla Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhı şeyhi Esad Coşan'la gizlice görüştüğü de bir diğer önemli bilgi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun. Burslu olarak 2 yıl Londra ve Exter'de kaldı. 1983-91 yılları arasında merkezi Cidde'de olan İslam Kalkınma Bankası'nda (IDB) İktisat uzmanlığı yaptı. IDB'ye Korkut Özal'ın kartvizitiyle yerleştirildi. İslam Kalkınma Bankası'nın Cidde'deki merkez yönetiminde Korkut Özal, Ali Coşkun ve Nevzat Yalçıntaş'ın bulunduğu belirtiliyor. 1991 seçimlerinde Kayseri'den Refah Partisi milletvekili oldu. Refah Partisi'nin Yeni Dünya Düzeni'ni benimseyip "anti Batı" söylemi bıraktığı 10 Ekim 1993 tarihli Büyük Kongresi'nden sonra Abdulah Gül'ün de yıldızı parlamaya başladı. Kapatılan RP'nin Dışilişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yaptı. Partisinin İsrail ve Batı'ya mesafeli politikaları terk etmesinde etkili oldu. Refahyol hükümetinde de Devlet Bakanlığı yaptı. Fakat hep gölge Dışişleri Bakanı olarak anıldı. RP'nin ardından FP içinde yer aldı. Gül, 2000 yılında, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı seçimlerine kilitlendiği günlerde, Millî Görüş hareketi içinde bir ilki gerçekleştirdi. Kayseri Milletvekili Gül, ABD, İsrail, Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan destekli olarak kongrede FP Genel Başkan adayı olduğunu açıkladı. Adaylıklarını ilan eden Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener, sonradan Gül'ün lehine adaylıktan çekildiler. FP de RP'nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatılınca, Recep Tayyip Erdoğan'ın "değiştik" diyerek kurduğu AKP'nin kurucuları arasında yer aldı. Gül, "İsrail'le ilişkileri geliştirmek kaçınılmazdır. Yahudilerin en rahat olduğu ülke Türkiye" diyor. ABD'nin en sevdiği türden "Ilımlı İslamcı"! Gül'ü yakından tanıyan isimler şöyle konuşuyorlar: "Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhının lideri Esat Coşan'a bağlı kaldı. Coşan ölmeden önce sık sık Gül'le gizlice görüşüyordu... Zaid Kotku, manevi postu Coşan'a, siyasi postu Erbakan'a bırakmıştı. Coşan, 80 sonrasında siyasi postu da almak isteyince, savaş çıktı. 1984-85 yıllarında RP'nin Genel Başkanı Ahmet Tekdal iken, yasaklı olan Necmettin Erbakan ile Esat Coşan arasında "parti içi iktidar kapışması" oldu. Coşan, o günden sonra Erbakan'a hep düşman oldu. Gül, Kutan'a karşı aday olduğunda Coşan, Erbakan'ı bitirmek için bütün gücüyle arkasında yer aldı. ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'in Samanyolu TV'si ve Zaman gazetesi de Gül'ün her çıkışında arkasındaydı. İskendarpaşa Dergâhı, Nakşilerin en Amerikancı ve Batıcı kolu. ABDÜLKADİR AKSU--İÇİŞLERİ BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhı'na bağlı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun. Milliyetçi Cephe Hükümeti döneminde, 1976'da atandığı Malatya Emniyet Müdürlüğü göreviyle birlikte yükselmeye başladı. Valilik, Emniyet Genel Müdürlüğü görevlerinin ardından 1987'de Diyarbakır'dan ANAP Milletvekili oldu. 1989-91 yılları arasında İçişleri Bakanlığı, 1995'te Devlet Bakanlığı yaptı. 1996'da ANAP'tan ayrılarak Refah Partisi'ne geçti. Son durağı AKP ve yine İçişleri Bakanlığı. İçişleri'ndeki İslamcı örgütlenmenin başladığı 20 yıl öncesi, Aksu'nun da tırmanışa geçtiği dönem. RP ve FP'nin Genel Başkan Yardımcısı olan Abdülkadir Aksu, 80 öncesinde CHP-MSP koalisyonu döneminde, MSP'li Korkut Özal ve Oğuzhan Asiltürk'ün himayesinde Emniyet teşkilatına alındı. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olur olmaz, 3 bin MSP'li ve MHP'li polisi, altı aylık kurstan sonra komiser ve komiser yardımcısı yaptı. Emniyet içindeki tarikatçı kadronun temelleri de böyle atıldı. 1990 yılı sonunda, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir defada tam 107 İçişleri kontrolörü kadrosu aldı. Belediyeleri denetleyen esas birim olan Kontrolörler Kurulu da bu operasyondan sonra Batı güdümlü şeriatçıların eline geçti. Çoğu Açıköğretim Fakültesi mezunu olan bu kontrolörlerin yüzde 80'i tarikatçılar arasından özenle seçilmişti. Aksu'nun İçişleri Bakanlığı'nda, bakanlığı iki şeyhin yönettiği iddia ediliyordu. Polis atamalarının, Adıyamanlı Şeyh Raşit Erol (Menzil şeyhi) ile Cizreli Şeyh Abdullah'ın isteğine göre yapıldığı iddiaları sürekli dile getirildi. Bu iddialar, 90'lı yıllarda Meclis'te gensoru konusu bile oldu. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile Müsteşar Vecdi Gönül, Türkiye'de dinci bir devlet düzeninin hâkim olmasını sağlayacak eylemler içinde olmakla suçlandı. MEHMET ALİ ŞAHİN--BAŞBAKAN YARDIMCISI İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun. Uzun süre avukatlık yaptıktan sonra, 1995'te milletvekili oldu. Erbakan'a yakındı ama daha sonra Erdoğan'la ilişkileri gelişti ve "bağlılık" derecesinde ilerledi. Şahin de Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhına yakın. BEŞİR ATALAY--DEVLET BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhına mensup. Kırıkkale Üniversitesi'nde rektör olduğu dönemde, YÖK, Atalay'ı "irticai" kadrolaşmadan dolayı görevden aldı. Atalay'ın Gül'e yakınlığı biliniyor. 1970'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Avukatlık stajından sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde sosyoloji asistanı oldu. Doktorasının ardından, iki yıl ziyaretçi öğretim üyesi olarak Michigan Üniversitesi'nde çalıştı. 1979'da döndü, tekrar aynı üniversitede çalıştı. 1983'te sosyoloji doçenti oldu. 1985'te, Özal döneminde DPT'ye geçti. 1992'de tekrar üniversiteye döndü ve aynı yıl yeni kurulan Kırıkkale Üniversitesi'ne kurucu rektör olarak atandı. Şu anda ANAR'ın koordinatörlüğünü yapıyor. Abdullah Gül, ANAR'ın Ankara bürosunu AKP kurulmadan önce çalışma ofisi olarak kullanıyordu. ALİ BABACAN--DEVLET BAKANI 1967 doğumlu. ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. 1990'da, ABD'nin ünlü Fullbright bursunu kazanarak bu ülkeye gitti. Northwestern Üniversitesi Kellogg School'da yükseklisans öğrenimi yaptı. Bursu, Korkut Özal'ın sağladığı belirtiliyor. Özal'ın "öğrencim" dediği isimlerden. Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhına mensup. AKP yöneticileri, Babacan'ı, "AKP'nin Kemal Derviş'i" olarak nitelendiriyorlar. Halası Hatice Babacan, 1968'de Ankara İlahiyet Fakültesi'ne türban takarak girmiş ve türban olaylarının kıvılcımını çakmıştı. Millî Hareket'in 22. sayısında o günkü olaylar şöyle yazıldı: "Prof. Neşet Çağatay, başı eşarp ile örtülü olarak dersi takip eden birinci sınıf öğrencisi Hatice Babacan'ın başını açmasını istemiş ve sınıftan dışarı atmıştır." VECDİ GÖNÜL--MİLLÎ SAVUNMA BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhına yakın olduğu ileri sürülüyor. 1978'de dönemin İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk tarafından, İçişleri Bakanlığı'na Müsteşar olarak alındı. 21 Ocak 1987'deki "Gizli Kırıkkale Toplantısı"nın örgütleyicilerinden. Gönü'ün, Asiltürk tarafından keşfedildikten sonra Nakşibendi tarikatıyla tanıştığı belirtiliyor. ALİ COŞKUN--SANAYİ VE TİCARET BAKANI: Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhından. Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz'e yakınlığıyla biliniyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi mezunu. İstanbul Üniversitesi'nde işletme ekonomisi mastırı yaptı. Hamburg Wirtschaff Akademisi Şeref Diploması bulunuyor. İhlas Finans Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı, TOBB Başkanlığı, Türk Suudi Yatırım Holding Başkanlığı, Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyet Kurucu Başkan Vekili, Aydınlar Ocağı Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. 80 sonrasında tarikatlar arası eşgüdümü sağlamak için oluşturulan Birlik Vakfı'nın kurucusu. KEMAL UNAKITAN--MALİYE BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhından. Geçen yıl Nakşibendi şeyhi Mehmet Zait Kotku'nun ölüm yıldönümünde, Fatih Camii'nde hatıralarını anlatmıştı. Erdoğan'ın para işlerini yönettiği iddia ediliyor. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Koordinasyon Kurulu'nda ona vekalet ettiğini kendisi açıkladı. Hakkında 9 ayrı suçlama var. RECEP AKDAĞ--SAĞLIK BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhına mensup. Abdülkadir Aksu'ya yakınlığıyla biliniyor. BİNALİ YILDIRIM--ULAŞTIRMA BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhından. Eski İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) Yönetim Kurulu Başkanı. 1997'de Ali Müfit Gürtuna döneminde yolsuzluk suçlamalarından dolayı görevden alındı. SAMİ GÜÇLÜ--TARIM BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhına mensup. Gül'ün yakın arkadaşı. Sakarya Üniversitesi'nde öğretim üyesi. HİLMİ GÜLER--ENERJİ BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhından. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı iken, İGDAŞ murahhas üyesiydi. İGDAŞ yolsuzluklarının perde arkasındaki isim olarak değerlendiriliyor. O da Binali Yıldırım gibi Erdoğan'ın belediyedeki "A Takımı"ndan. ZEKİ ERGEZEN--BAYINDIRLIK BAKANI Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhından. Ergezen'in ağabeyi müteahhit ve iflas etmişti. Ergezen'in, bu bakanlığa atanmasına dikkat çekiliyor. Ergezen, Abdülkadir Aksu'ya yakınlığıyla biliniyor. MURAT BAŞESGİOĞLU--ÇALIŞMA BAKANI İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığındaki 55. hükümette ANAP'tan İçişleri Bakanlığı yaptı. Gençlik yıllarında MHP'liydi. Kastamonu'da ülkücü gençliğin örgütlenmesini sağladı. Kastamonulu Mehmet Feyzi Efendi'den ders aldı. Said-i Nursi'nin talebelerinden. HÜSEYİN ÇELİK--MİLLİ EĞİTİM BAKANI DYP kökenli olan Çelik, Nur tarikatının Yeni Asya koluna bağlı. Yine bu grubun vakfı, Med Zehra'nın Başkanı. MEHMET AYDIN--DEVLET BAKANI Nur tarikatının Fethullah Gülen koluna yakın. Gülen'in Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Abant Toplantıları'nın bir numaralı yöneticisi. Yine Gülen ve ekibinin örgütlediği "Dinlerarası Diyalog" toplantılarının da örgütleyicilerinden. Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde Kültür Yayın Dairesi'yle birlikte birçok toplantı düzenledi. Erdoğan'ın, "Hocam siz yapıyorsanız, doğrudur" diyecek kadar güvendiği bir isim. ERKAN MUMCU-- ESKİ KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI (Yeni ANAP Lideri) ANAP'ın genç ve modern lideri olarak nitelendirilen Mumcu 1980'lerde "Humeyni"ci. Daha sonra ülkücü olan Mumcu ANAP döneminde Fethullah Gülen'e yakınlaştı. ABDÜLLATİF ŞENER--BAŞBAKAN YARDIMCISI Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Arapça ve Fransızca biliyor. Gençliğinde "Humeyni"ci olduğu ileri sürülüyor. Asıl uzmanlık alanı maliye olan Şener, Refahyol hükümetinin Maliye Bakanlığı'nı da yapmıştı. Abdullah Gül'le aynı yıl, yani 1991 seçimlerinde Sivas milletvekili oldu. Gül'e yakınlığıyla biliniyor. Millî Görüş çevresine yakın isimler Şener'in, MİT içindeki bir klikle yakın ilişki içinde olduğunu iddia ediyorlar. CEMİL ÇİÇEK--ADALET BAKANI İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Yozgat Belediye Başkanlığı'yla siyasete başladı ve ANAP Kurucu Üyesi oldu. 1980 öncesinde Yeniden Millî Mücadeleciler olarak bilinen dış destekli şeriatçı örgütün üyesiydi. Özal'ın bakanları arasında dinci siyaset açısından ilk akla gelen örnek de Çiçek. BÜLENT ARINÇ-- MECLİS BAŞKANI Nur Cemaatine Bağlı.. Kaynak : Kemalistler.net . Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti Şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. " Mustafa K. ATATÜRK

BUGÜN KADIKÖY MEYDANI! İTLER HER YERDE ARTIK, UYUMA TÜRK MİLLETİ! P-A-Y-L-A-Ş BU REZİLLİĞİ HERKES GÖRSÜN! POLIS VE TOMALAR NERDE?

AKP ZIHNIYETI!!

RESIMLERE IYI BAKIN VE OKUYUN!

BARZANI BEBEK KATILININ POTANYALI ORUSPOYU ELINDE ALMIS KACIYOR!!

SIMDI ANLADINIZMI!!

TÜM DÜNYA TAY-IT´DEN BIKMISTIR!

ODTÜ'lülere cezaevinde dayak kameralarda! Sincan 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde iki ODTÜ öğrencisi ile ziyaretçilerine yönelik yaşanılan dayak görüntüleri dava dosyasına girdi. Görüntülerde tutuklular ve ziyaretçileri dövüldükten sonra, bir süre yerlerde sürükleniyor. facebook'ta paylas Arşive ekle Mail Gönder Yazdır Yorum Yaz ODTÜ'lülere cezaevinde dayak kameralarda! Haber: MESUT HASAN BENLİ / Arşivi ANKARA – Sincan 1 Nolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan ODTÜ öğrencileri İlhan Kaya ve Barış Önal ile ziyaretçilerine yönelik yaşanılan dayak olayının görüntüleri dava dosyasına girdi. Görüntülerde hem tutuklular hem de ziyaretçileri bir grup İnfaz Koruma Memuru tarafından dövüldükten sonra, bir süre yerlerde sürükleniyor. Olaya el koyan savcılık, dayak olayına maruz kalan ziyaretçiler hakkında dava açarken, İnfaz Koruma Memurları hakkında ise dava açmaya gerek görmüyor. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde okuyan İlhan Kaya ve Barış Önal geçen yıl “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanarak Sincan 1 Nolu F tipi Cezaevine konuldu. 10 Ocak 2013 günü 6 arkadaşı kendileri ile açık görüş yapmak istedi. Bu kapsamda Barış Önal için Mayis Kurt, Murat Egemen Akkuş, diğer tutuklu İlhan Kaya için de Zeynep Arslan, Ezgi Antmen ve Özkan Kayöz’ü ismini yazdırdı. Aynı koğuşta kalan Kaya ve Önal görüş yerlerine geldiklerinde ziyaretçileriyle aynı masada oturdular. 'AYRI OTURUN' ISRARI Ancak Ceza İnfaz Koruma Memurları, “her tutuklu kendi ziyaretçilerinin bulunduğu masaya otursun” diyerek, grubu ayırmak istedi. Ancak tutuklular ve ziyaretçiler zaten birbirlerini tanıdıklarını, ortak arkadaş olduklarını beyan ederek birlikte oturmak istediklerini söyledi. İnfaz Koruma memurlarının ziyaretçilerin ve tutukluların talebini reddederek, görüşü sonlandırmak istedi. Bu esnada taraflar arasında tartışma çıktı. ‘AÇIK GÖRÜŞ' DAYAĞI Yaşanılan tartışma nedeniyle İnfaz Koruma Memurları zor kullanarak, tutukluları görüş yerinden uzaklaştırmaya çalıştı. Bu esnada İlhan Kaya ve Barış Önal görüş yerinden ayrılmamak için direnirken, ziyaretçiler de olaya karışarak arkadaşlarının darp edilmesine müdahale etti. Olay esnasında hem ziyaretçiler hem de tutuklular feci bir şekilde dayak yedi. Olay sırasında ziyaretçilerden Mayıs Kurt’un parmağı kırıldı. BİR DE DAVA AÇILDI Olayın savcılığa intikal etmesi üzerine ziyaretçiler Özkan Kayoz, Ezgi Antmen, Murat Egemen Akkuş, Mayıs Kurt, Zeynep Arslan ve Aydın Doğan hakkında, “Görevli Memura Hakaret”, “Görevli Memuru Yaralama”, “Görevli Memurlara Direnme” suçundan Sincan 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. DAYAK KAMERADA Mahkemenin talebi üzerine olay günü çekilen güvenlik kamera kayıtları dava dosyasına gönderildi. Dosyaya gönderilen görüntülerde görevli memurların, tutuklu İlhan Kaya ve Barış Önal’ı darp etmek için güvenlik kamera açısında çıkardığı anlaşıldı. Görüntülerde açık görüş alanında bulunan bir kolonun ardından darp edilen tutukluların daha sonra sürüklenerek, açık görüş salonunda çıkarıldığı görülüyor. Dayak olayına cezaevindeki görevli berberin de bile karıştığı tespit edildi. MEMURLARA TAKİPSİZLİK Savcılık, ziyaretçiler ve tutukluları darp eden Ceza İnfaz Koruma memurları hakkında, “Görevi kötüye kullanma”, “Hakaret ve yaralama” suçlarından takipsizlik kararı verdi. Ziyaretçilerin avukatlarından Avukat Eylem Hakverdi, hem görüşçülere hem de tutuklulara kameraların önünde bile dayak atılabildiğine dikkat çekerek, “Ziyaretçilere yönelik dayak olayı kamera kaydının bulunmadığı kör noktalarda da devam etmiştir. Kameralarının bulunduğu bir alanda dayak olayının yaşanması infaz koruma memurlarının ne kadar pervasızca hareket edebildiklerini ortaya koymaktadır” dedi. INK: http://www.radikal.com.tr/turkiye/odtululere_cezaevinde_dayak_kameralarda-1160582

Uğur Mumcu'nun Kalemi'nden: "MOSSAD ve Barzani" 26. Februar 2011 um 03:06 Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail’in gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı? Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan “Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services” adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü‘nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış. Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor. * * * Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327), Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor. 1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şahı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor. Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İsrail-İran üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç: Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 milyon dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328) * * * 70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa Barzani ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor. Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek... Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek... İlgi belli... İlişki de belli... Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi? Uğur MUMCU Cumhuriyet, 7 Ocak 1993

JUDEN UND MUSLIME SO NAH UND DOCH SO FERN 1 4

Atatürk'ün Gizlenen Vasiyeti Meriç Tumluer İddiası

Hükümetin Valisi Vatandaş'a Getirin o Gavatı derse !!!!

FİKİRLER ÖLMEZ

Muharrem İnce Bunlar Atatürkü silmek istiyor

BANU AVAR : Tayyip Erdoğan’ın “Tarih Tezleri”ne EL- CEVAP ! Genç bir tarihçi, kendi deyişiyle ‘operasyonel tarih yapıcılara’ en keskin belgelerle cevap veriyor! Son eseri başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tarih Tezleri”ne EL- CEVAP! Bu “tezler” tabii ki RTE’ye ait değil.. O, duruma göre, batıdan fonlanan “operasyonel tarihçiler”in bayat ve geçersiz tezlerini alıp millete satıyor. Buradaki ‘ters köşe operasyonu’ “yeni anayasa ile düze çıkacak Türkiye” masalıyla aynı. Yıllardır yalan yanlış öğretilen tarihin gerçek yüzünü gösterme iddiasıyla tonlarca yalanı ortaya atan AKP, gelen geçen hükümetler arasında Türk milletindeki tarih algısını en bariz biçimde çarpıtandır. Sinan Meydan, El-Cevap’da, bu operasyonel tarihçileri ve sözüm ona “tez”lerini bir bir yıkıyor. Önsözde şu satırlarla amacını açıklıyor: “Türkiye Cumhuriyeti, BOP çerçevesinde Yeni Osmanlı’ya dönüştürülme sürecinde.” “Bu dönüşümü gerçekleştirenler, Cumhuriyet tarihini yeniden yazma isteğindedirler.” “Bunlar, Türk Bağımsızlık ve aydınlanma savaşı tarihi” ve onu altın harflerle yazan Mustafa Kemal Atatürk ve bir avuç dava arkadaşını tarihten silmenin gayreti içindedirler.” Kitap 790 sayfa ve ben henüz dün okumaya başladım. Ama öyle bir heyecanla okuyorum ki dörtte biri bitti. RTE’nin “akilleri”ni, Batı çıkarlarına uygun “tarih” yazıcıları korkutacaktır, EL-CEVAP. Necip Fazıl’dan Mustafa Armağan’a uzanan bir yelpazede, ortaya sunulan‘tarih tezleri’ tüm tutarsızlıkları ve çarpıklıklarıyla ve bunlara tokat gibi cevaplarla kitaptadır.. Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırı için İngiltere emrinde çalışan Rıza Nur ve Kadir Mısıroğlu “tezlerine” cevaplar da EL-CEVAP’tadır. En önemlisi sağ ve sol aydınların bir türlü anlayamadığı Atatürk ve Din ilişkisi konusunda da El – Cevap önemli belgeleri gözler önüne sermektedir. Ve kitabın okuduğum yere kadar en önemli bölümlerinden biri, Küresel Çetenin baş danışmanlarından Huntington’ın Atatürk hakkında söyledikleridir. Huntington, Türklerin Atatürk’ün mirasını reddetmesini emretmiştir. “Türkiye İslam”ın lideri olmalı Bunun için Atatürk’ün mirasını reddetmeli!” demiştir. Şu satırlar, içerdeki devşirme tarihçilerin ağababalarının kimler olduğunu ortaya sermektedir. “Mustafa Kemal Atatürk 1920’li ve 30’lu yıllarda gerçekleştirdiği bir dizi dikkatlice hesaplanmış devrim yoluyla, halkını Osmanlı ve Müslüman geçmişinden uzaklaştırma girişiminde bulundu!” Ortadaki yanaşma tarihçiler ve AKP kadrosu, işte bu ABD derin devlet tezini millete satmak için yıllardır dört dönmektedir.. Atatürk dindar bir liderdi.. Ve manevi mirasının “akıl ve bilim” olduğunu söylerdi. BATILI SIRTLANLAR hem TÜRK tarihi hem İSLAM mirasından öylesine rahatsızdılar ki, bunu en özel şekliyle ortaya çıkaran Gazi Paşa’dan nefret ettiler.. Başımıza da O’ndan ve eserlerinden , aslında TÜRKLÜK ve İSLAM’dan nefret eden devşirmeler getirdiler.. Ama ne yaparlarsa yapsınlar Sinan Meydan gibi çalışkan kardeşlerimiz onlara ve yalanlarına nefes aldırmayacaklar! Bunun için aylar yıllar süren bu çalışmaları okumak, aklımıza yazmak ve durumu anlamak zorundayız.. Batılı ‘uzmanlar’ ve batı ‘muhipleri’ bizi okumaktan ve gerçekleri araştırmaktan uzak tutarak zehirliyorlar.. Bununla savaşmak, okuyup anlamak ve anladığımızı yaymakla mümkün.. Eline sağlık kardeşim, Sinan Meydan. http://banuavar.com.tr/tayyip-erdoganin-tarih-tezlerine-el-cevap-banu-avar/

SIBEL ÜRESIN KOCAMA ARKADASIMI TEKLIF ETTIM!! AKP AILE KOC´U, COK ESLIGI VE YATAKTA INSANLARIN RIZASI VARSA BERABER YATABILIRMISIZ!!

VE YAYINDAN KALDIRILDI!! LEVENT KIRCANIN SÜPER POLITIK PARODISI!!

Sevr'den BOP'a Türkiye

UYAN EY MİLLETİM KALK YERİNDEN!

Recep Tayyip Erdogan Kahraman Amerika Askerleri icin dua ediyor

RAHMETLI ERBAKAN, SENE 2003 AKP VE SURIYE GERCEGI ANLATIYOR!

CANAKKALLE BELGESEL TEK PARCA!!

ERDOĞAN VE GAZETECİNİN TARTIŞMASI!!! CEHALET HALT SAFHADA!!! PAYLAŞ PAYLAŞ PAYLAŞ!!!

Fethullah Gülen Okulları İsrail e Hizmet Ediyor Türkçe Olimpiyat…

Tayyip Erdoğan nasıl iktidara getirildi !!!

Mustafa Kemal Atatürk Die Geburt einer Republik HD Doku über die Türkei!!!

Alman Yapımı Osmanlı İmparatorluğu Belgeseli

DOKU Terra X - 66 - Lawrence von Arabien - Zwischen Mythos und Wahrheit

DOKU Terra X - 71 - Jenseits von Eden - Der Jahrtausendfund

Banu Avar Türk Milleti'ne Kurulan Pusular - Türk Milleti'nin Düşürüldüğü Tuzaklar

BOP ESBASKANI TEYYIP ERDOGAN

Recep Tayyip Erdoğan 34 yerde BOP Eşbaşkanı olduğu kabul etti !!!

Necmettin Erbakan Tayyib Erdogan ve sionizm hakkinda !!!

Sibel Üresin 'Kocama, arkadaşımı tavsiye ettim' !!! AKP HÜKÜMETTI GELMEDEN ÖNCE ISLAM DÜNYASI TERTEMIZDI AMA AKPKK GELILI ARTIK PORNO OLMUSTUR!!

İran Kanalı Nasr TV'den #GeziParkıDirenişi'nin tüyler ürpetici analizi!!

Eine Bank regiert die Welt, Goldman Sachs

Nazlı Ilıcak akıllanmış AKP'ye oy verdim, utanıyorum

GERCEK TERÖR AKP´DIR!!

TÜRKIYENI BORC DURUMU!! AKP SAYESINDE 5 KAT CIKMISTIR!!

Kıran kırana TÜRK AMERİKAN SAVAŞI 2

Türkei Die gespaltene Republik Arte Doku Türkiye, Taksim, Erdogan, Pkk, Atatürk

PKK DIYOR AKP VE TEYYIP´I BIZ IKTIDAR YAPTIK AMA TEYYIP SUSUYOR CEVAP VERMIYOR!! PKK DIYOR 12 SENE DETEK VERIYORUZ VE O 12 SENEDE 1200 ASKERIMIZ SEHIT OLMUSTUR!! TEYYIP DESTEKLYEN PKK VE ONU SAYESINDE BASBAKAN OLMUSSA O ZAMAN TEYYIP BIZIM 1200 ASKERININ KATILI DEGILMI?? TEYYIP BIR VATAN HAINI DEGILMI?

Banu AVAR'la ikiz kulerin gercegi

Banu AVAR'la Dünya Düzeni CIA ve Darbeler 11 Mart 2009

TAYYIP ASIL BIR PKK´LIDIR!!

-Efendim, Habur'da pkk'lılar kahraman gibi karşılandı...Ne yapalım?.. -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim, bdp muhattap alındı ne yapalım? -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim,Apo muhattap alındı ne yapalım? -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim,süreç diye ihanet projesi ortaya konuldu ne yapalım? -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim, halk sokağa indi "Tayyip Erdoğan diktasına karşıyız" diyorlar ne yapalım? -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim, Apo'ya ev hapsi düşünülüyor ne yapalım?.. -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim,Türkiye'nin eyaletlere bölünmesi için yasa tasarısı verildi ne yapalım?.. -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim, "Kürdistan eyaleti" diyorlar ne yapalım?.. -Oyuna Gelmeyin!!! -Efendim,İstiklâl Marşı kaldırılıyor ne yapalım? -Oyuna Gelmeyin!!! ........ - EFENDİM ANDIMIZ KALDIRILDI NE YAPALIM? - SAZAN AVI BAŞLAMIŞTIR. AFİŞ ASIN!

KAMER GENÇ; ''TAYYİP'İN SONU HAPİSHANE OLACAK''

RECEP ÖCALANA SAYIN DEMIŞIM SIZENE MUTLAKA IZLE & PAYLAS

ليلى غفران تاهت الحقايق Laila Ghofran Tahet El 7a2aye2