Çin ve Osmanlı: İki Farklı Medeniyetin İbret Dolu Tarihi
Tarih boyunca Çin ve Osmanlı İmparatorluğu, farklı coğrafyalarda ve kültürlerde yaşamış iki büyük medeniyettir. Ancak bu iki uygarlığın yükselişi, birleştirici figürleri, sosyal yapıları ve nüfus politikaları karşılaştırıldığında ilginç benzerlikler ve farklılıklar görülür. Çin’in eski krallıklardan bir imparatorluğa dönüşme süreci ile Osmanlı’nın geniş bir coğrafyada hâkimiyet kurmasına rağmen Türk kimliğini arka plana atması, tarihçiler için zengin bir analiz konusu olmuştur.
Çin: Dağınık Krallıklardan İmparatorluğa
Çin Şi Huang ve İlk Birleşme
Çin, M.Ö. 3. yüzyıla kadar dağınık krallıklar ve savaşan devletlerden (Savaşan Devletler Dönemi) oluşuyordu. Bu dağınık yapı, Çin Şi Huang’ın Qin Hanedanlığı döneminde (M.Ö. 221-206) birleşti. Tarihte bilinen ilk Çin imparatoru olan Şi Huang, oldukça sert ve despot bir yönetim anlayışı sergiledi. Büyük Çin Seddi’nin temellerini atarak kuzeyden gelen göçebe Türk-Moğol tehditlerini önlemeye çalıştı. Ancak Şi Huang, acımasız politikalarıyla halk üzerinde büyük baskılar kurmuş, kütüphaneleri yakmış ve muhaliflerini diri diri gömmüştü.
Bu dönemde Çin, nüfus olarak dünyanın en kalabalık bölgelerinden biri olmayı sürdürdü. Tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olan Çin’de, tarım arazilerinin bolluğu ve sulama sistemleri nüfus artışını destekledi. Ancak bu nüfus artışı, kaynakların yetmediği dönemlerde kıtlık ve hatta yamyamlık gibi trajik olaylara da sebep oldu. Örneğin, Han Hanedanlığı (M.Ö. 206 - M.S. 220) döneminde yaşanan kıtlıklar, Çin halkının tarih boyunca karşılaştığı en büyük felaketlerden biriydi.
Türk ve Moğol Hâkimiyetleri
Çin tarihine yön veren önemli olaylardan biri de göçebe Türk ve Moğol hükümdarlarının etkisiydi. Örneğin, Cengiz Han’ın kurduğu Moğol İmparatorluğu, 13. yüzyılda Çin’i fethederek Yuan Hanedanlığı’nı (1271-1368) kurmuştu. Bu dönemde Çin, Türk ve Moğol kültürlerinin etkisi altında kalmış ve milliyetçi bir direniş hareketiyle Ming Hanedanlığı döneminde bağımsızlığını yeniden kazanmıştır. İlginç bir şekilde, Türk-Moğol hâkimiyeti altındaki Çin’de yerel milliyetçi düşünceler hiçbir zaman tam anlamıyla yok olmadı ve bu, Çin’in yeniden birleşmesinde önemli bir rol oynadı.
Osmanlı: Türk Kökenli, Ama Türklüğün Gölgesinde
Osmanlı Devleti, 13. yüzyılda Oğuz boylarından biri olan Kayı aşireti tarafından kuruldu ve Türk kimliğini temel aldı. Ancak bu kimlik, devletin genişlemesiyle birlikte yerini daha kozmopolit bir yapıya bıraktı. Osmanlı, kısa sürede Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yayılarak 3 kıtada hâkimiyet kurdu. Ancak bu genişleme, Türk kimliğinin arka plana itilmesine neden oldu.
Devşirme Sistemi ve Türklerin Marjinalleşmesi
Osmanlı, yükseliş dönemi boyunca bir devşirme devleti haline geldi. Devletin en kritik noktalarındaki görevler genellikle devşirme kökenli yöneticilere, özellikle Balkan kökenli Yeniçeri askerlerine ve sadrazamlara verilirdi. Bu durum, Türk halkını devlet yönetiminden büyük ölçüde dışladı. Anadolu’daki Türk köylüsü, ağır vergilerle ezilirken, Osmanlı elitleri çoğunlukla başka etnik kökenlerden geliyordu.
Türk Aydınları ve Bilim İnsanları Nerede?
Türklerin bilim ve sanatta yeterince temsil edilmemesi, Osmanlı’nın eğitim sistemine ve sosyal yapısına dayandırılabilir. Orta Asya Türk tarihinde Harezmi, Farabi ve Uluğ Bey gibi önemli isimler yetişmiş olsa da, bu gelenek Osmanlı’da devam ettirilmedi. Medrese sistemi ağırlıklı olarak din eğitimi vermekle sınırlı kalmış, pozitif bilimler ikinci plana itilmiştir. Oysa Orta Asya Türkleri, matematik, astronomi ve felsefe alanlarında büyük başarılar elde etmişti. Bu durum, Osmanlı’nın Arap kültürüne daha fazla yakınlaşmasının ve Türklükten uzaklaşmasının bir sonucuydu.
Türk ve Çin Nüfusunun Karşılaştırılması
Çin, tarih boyunca dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip bölgelerinden biri olmuşken, Osmanlı Devleti bu potansiyele hiçbir zaman ulaşamamıştır. Çin’in nüfusu, tarım odaklı ekonomisi sayesinde sürekli artarken, Osmanlı’da kırsal bölgelerde yaşayan Türk halkı çoğunlukla fakirlik içinde yaşamıştır. Bugün Çin’in nüfusu 1,4 milyarı aşarken, Türk nüfusu çok daha azdır. Bu durum, Osmanlı’nın Türk kimliğini ve nüfusunu yeterince önemsememesinden kaynaklanmaktadır.
Türk Kültürünün Bugünkü Sorunları
Bugün Türk kültürü, tarih boyunca yaşadığı büyük başarılar ve trajedilerle karmaşık bir miras taşımaktadır. Orta Asya’dan Macaristan’a kadar geniş bir kültürel alan yaratan Türkler, ne yazık ki günümüzde kendi kimliklerini büyütmek yerine başka kültürlerin etkisi altında kalmayı tercih etmişlerdir. Türk milleti bilim ve sanatta öncülük yapmak yerine, Ortadoğu kültürünün bir parçası olarak kendi köklerinden uzaklaşmıştır.
Eğer Türk milleti yeniden refah ve bilime dayalı bir gelecek kurmak istiyorsa, tarihinden ders çıkararak kendi kimliğini ve değerlerini güçlendirmelidir. Adalet, eğitim ve bilimdeki eksiklikler giderilmeden, hiçbir millet gerçek anlamda özgür ve güçlü olamaz.
Sonuç
Çin ve Osmanlı tarihine baktığımızda, farklı yönetim sistemleri ve toplumsal yapılarla nasıl yükselip düştüklerini görebiliriz. Çin, nüfusunu ve kültürünü koruyarak günümüze kadar büyük bir güç olmayı başarırken, Osmanlı, Türk kimliğini arka plana atarak halkını yönetime dahil edememiştir. Bu tarihsel dersler, gelecekte daha bilinçli bir Türk milletinin inşası için yol gösterici olabilir.
Çin ve Osmanlı tarihine baktığımızda, farklı yönetim sistemleri ve toplumsal yapılarla nasıl yükselip düştüklerini görebiliriz. Çin, nüfusunu ve kültürünü koruyarak günümüze kadar büyük bir güç olmayı başarırken, Osmanlı, Türk kimliğini arka plana atarak halkını yönetime dahil edememiştir. Bu tarihsel dersler, gelecekte daha bilinçli bir Türk milletinin inşası için yol gösterici olabilir.
Unutulmamalıdır ki, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığında, devasa bir coğrafyada sadece 11 milyon nüfus kalmıştır. Bu, 3 kıtada hâkimiyet kurmuş bir imparatorluğun çöküşünün ardından geriye kalan acı bir tablodur. Dahası, bu nüfusun içinde Türklerin oranı, beklendiği kadar yüksek olmamış; imparatorluğun büyüklüğüne rağmen “Türk kimliği” hak ettiği yerde olamamıştır. Bu durum, geçmişteki hatalardan ders almayı daha da önemli hale getiriyor.
Dipnotlar:
1. Çin Şi Huang’ın acımasız yönetim politikaları için bkz. Sima Qian, Records of the Grand Historian.
2. Osmanlı’nın devşirme sistemi üzerine, Halil İnalcık’ın çalışmaları detaylı bilgi sunar.
3. Han Hanedanlığı dönemi kıtlıkları için bkz. Cambridge History of China.
Eğer bu yazıyı beğendiyseniz, lütfen sayfamızı takip edin ve yıldız göndererek destekleyin! ✨ Unutmayın, "Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir!" Bilimin ışığında daha fazla içerik için bizi izlemeye devam edin!