Kelimelere Takılmak mı, Gerçekleri Görmek mi?
Bilimsel bir konudan bahsederken bazılarının yalnızca tek bir kelimeye takılıp tüm yazının içeriğini göz ardı etmesi oldukça düşündürücü. Özellikle “yaratmak” kelimesi gibi ifadeler üzerinden kavga çıkarmak, asıl konunun anlamını ve önemini gölgelemekten başka bir işe yaramıyor. Oysa burada iki farklı gerçek var ve bunları birbirine karıştırmak sadece sığ bir düşüncenin ürünü olabilir.
1. Büyük Olaylar Büyük Güçler Gerektirir
Hayat, evren, yıldızların doğuşu ve gezegenlerin oluşumu gibi devasa olaylar büyük güçlerin sonucudur. Fizik yasaları, enerji dönüşümleri ve doğanın düzeni, bu büyük olayların nasıl gerçekleştiğini açıklar. Örneğin, bir atomu insan yaratamaz. Bizler doğada var olan elementleri kullanarak yeni maddeler sentezleyebiliriz, ancak temel yapı taşlarını varlığa getirme gücümüz yoktur.
2. İnsan da Yaratıcıdır
Ancak insanın da yaratıcı bir gücü vardır. İnsan, hayal eder, tasarlar, teoriler üretir ve bunları mekanik, elektronik veya yazılımsal olarak hayata geçirir. Bir bilim insanı, evrenin işleyişini anlamak için yeni teoriler ortaya atabilir, bir mühendis yeni bir icat geliştirebilir. Yani insan, bilgi ve hayal gücüyle yaratıcıdır ama bu, temel varlığı sıfırdan yaratmak anlamına gelmez.
Bu iki kavramı ayırt edemeyenler, bilimsel tartışmaları lüzumsuz kelime savaşlarına çevirerek asıl meseleden uzaklaşırlar.
3. Önemsiz Şeylere Takılıp Asıl Sorunları Görmemek
Bu tür kelime kavgalarına girenlere sormak gerekiyor:
• Çocuk istismarı, yolsuzluk, rüşvet, adaletsizlik ve vatana ihanet gibi konulara neden aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz?
• 57 İslam ülkesi arasında çocukları ve kadınları gerçekten koruyan, refah seviyesini artıran hangi yasa çıkarıldı? Hiçbiri!
Ama insanlar, bir kelimeye takılıp büyük meseleleri görmezden gelmeye devam ediyor.
4. Sahte Dindarlık ve Gerçek Erdem
Eğer bir insan sadece kelimeler üzerinden sahte bir duyarlılık gösterip hayatın gerçek sorunlarına karşı sessiz kalıyorsa, bu samimi bir inanç değildir. Gerçek iman, günde beş vakit namaz kılmak değil, 24 saat boyunca erdemli bir insan olarak yaşamaktır. Dürüst olmak, adil olmak, hak yememek, çocukları ve zayıfları korumak… İşte gerçek inanç bunlarla ölçülür.
Ama ne yazık ki çevremize baktığımızda yalandan, dolandan ve gösterişten başka bir şey göremiyoruz. İnsanlar, sadece dışarıdan “dindar” görünmekle yetiniyor ama içleri çürümüş durumda.
Sonuç
Büyük meseleleri bırakıp kelimelere takılmak, bataklık içinde yaşayıp bir sineğin vızıltısına sinirlenmek gibidir. Eğer bir toplum ilerlemek istiyorsa, önemsiz tartışmaları bir kenara bırakıp gerçekten önemli olan meselelere odaklanmalıdır. Yoksa, göstermelik ibadetlerle, sahte bir ahlak anlayışıyla ve içi boş hassasiyetlerle yol alınamaz.
Kelimelere değil, gerçeklere ve erdemli bir hayat sürmeye odaklanın.