1/11/2025

Ortadoğu’nun Yükselişi ve Çöküşü: Altın Çağ’dan Karanlık Çağlara



Ortadoğu’nun Yükselişi ve Çöküşü: Altın Çağ’dan Karanlık Çağlara

Ortadoğu’nun Yükselişi ve Çöküşü: Altın Çağ’dan Karanlık Çağlara Ortadoğu, tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş, bilimin, sanatın, düşüncenin ve kültürün zirveye ulaştığı dönemlere tanıklık etmiştir. Ancak bugün, geçmişin ihtişamından çok uzak, siyasi çekişmelerin, ekonomik yıkımların ve toplumsal gerilimlerin odağında yer alıyor. Bu durumu anlamak için, Ortadoğu’nun Altın Çağı ile bugünkü halini karşılaştırmak ve sürecin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini anlamak gerekiyor. Ortadoğu’nun Altın Çağı: Bilim ve Akıl Çağı 8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan dönem, İslam dünyasında Altın Çağ olarak anılır. Bu dönemde, akılcı düşünce, bilimsel araştırma ve felsefi sorgulama en üst düzeydeydi. Bağdat’taki Beytü’l Hikme (Bilgelik Evi), dönemin en büyük bilim merkezlerinden biri olmuş ve dünyanın dört bir yanından bilginleri çekmiştir. Bu dönemde: 1. Bilimsel Çalışmalar: • İbn Sina (Avicenna): Modern tıbbın kurucusu olarak kabul edilir. Tıpla ilgili “El-Kanun fi’t-Tıb” adlı eseri, Avrupa’da yüzyıllar boyunca başvuru kitabı olarak kullanılmıştır. • Harezmi: Cebir biliminin (algebra) kurucusudur. Matematik, astronomi ve coğrafya alanında önemli çalışmalar yapmıştır. • Ömer Hayyam: Matematikçi, astronom ve filozof olarak, hem bilimsel hem de edebi eserler bırakmıştır. 2. Çeviri Hareketi: Yunan, Hint ve Pers metinleri Arapçaya çevrildi ve İslam dünyası, bu bilgileri geliştirerek bilimsel mirasa katkıda bulundu. Bu çalışmalar, daha sonra Avrupa Rönesans’ının temelini oluşturdu. 3. Akılcı Din Anlayışı: Bu dönemin din alimleri, inanç ile aklı birleştirmeye çalıştı. İslam’ın erken dönem filozofları olan Farabi, İbn Rüşd, İbn Haldun, akıl ve mantığı rehber edinen bir din anlayışını savundular. Bu açık fikirli yaklaşım, bilimsel ilerlemeyi teşvik etti. Ancak bu dönem, sadece bilimsel başarılarla değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik refah ile de karakterize edildi. Bağdat, Şam, Kahire gibi şehirler o dönemin “Paris”leri olarak görülüyordu.

Altın Çağ’dan Karanlık Çağlara: Çöküşün Başlangıcı Ortadoğu’nun Altın Çağı, Haçlı Seferleri, Moğol istilaları ve içerideki mezhep çatışmaları gibi birçok faktör nedeniyle zayıflamaya başladı. Ancak esas çöküş, düşünce özgürlüğünün, akılcı yaklaşımın yerini dogmatizme bırakmasıyla geldi: • Akılcı Düşüncenin Yerine Dogmatizm: Felsefe ve bilim, bazı çevreler tarafından “tehlikeli” olarak görülmeye başladı. İbn Sina ve İbn Rüşd gibi bilginlerin çalışmaları “din dışı” ilan edildi. • Siyasi Bölünmeler: Osmanlı sonrası dönemde, İngiliz ve Fransız emperyalizmi, Ortadoğu’yu yapay sınırlarla böldü ve bu bölgelerde sürekli bir çatışma ortamı yarattı. • Modern Çağda Siyasi İslam: 20. yüzyılın ortalarından itibaren, özellikle Soğuk Savaş sırasında, siyasal İslam, Batılı güçler tarafından hem desteklendi hem de manipüle edildi. Bu süreç, dini daha çok bir kontrol mekanizması haline getirdi. Bugün Ortadoğu: Çöken Medeniyet ve Yanan Bir Cehennem Günümüzde Ortadoğu, bilim ve akılcılıkta değil, savaş, yoksulluk ve cehaletle anılıyor. İran, Irak, Suriye gibi ülkeler, bir zamanlar medeniyetin merkezindeyken, bugün dünya gündeminde kriz bölgeleri olarak öne çıkıyor. 1. Ekonomik Eşitsizlik: • Petrol gelirleri, halkın refahına değil, elit kesimlerin ve Batılı devletlerin çıkarlarına hizmet ediyor. • Ortadoğu’nun zengin kaynaklarına rağmen, halklar yoksulluk içinde yaşamaya zorlanıyor. 2. Eğitimde Geri Kalış: • Bilimsel ve teknolojik gelişmeler yerine dini dogmalara dayalı eğitim anlayışı yaygınlaştı. • Batı’da, özellikle ABD ve Avrupa’da, en iyi eğitimleri alan elitler, kendi ülkelerinde bu eğitim sistemini engelliyor. 3. Siyasi İslam’ın Rolü: • Siyasal İslam, dini bir inanç sistemi olmaktan çıkıp, halkları kontrol etmenin bir aracı haline geldi. • Fakir halk, “şükür” ve “kader” kavramlarıyla baskı altına alınırken, elitler lüks içinde yaşamaya devam ediyor. 4. Modern BOP (Büyük Ortadoğu Projesi): • ABD ve Batılı güçler, bölgedeki zenginliklerden faydalanmak için siyasi ve mezhepsel çatışmaları körüklemeye devam ediyor. • Demokrasi ve insan hakları adı altında yapılan müdahaleler, daha fazla yıkıma neden oldu. Türkiye’nin Geleceği: Tehdit Altında mı? Türkiye, Ortadoğu’nun bir parçası olarak, benzer bir tehlike ile karşı karşıya. Eğitim sistemi, ekonomik eşitsizlik ve siyasal İslam’ın yükselişi gibi faktörler, Türkiye’yi de bu kaosa sürükleyebilir: • Eğitim: Fen ve bilim yerine, dogmatik bir eğitim anlayışı benimsenirse, Türkiye’nin geleceği karanlığa sürüklenecek. 




Kültürel ve Bilimsel Mirasın Yitirilmesi: Türkiye, İslam’ın Altın Çağ’ını yaratan akılcı düşünceyi yeniden benimsemeli. Aksi takdirde, bilimden uzaklaşıp Ortadoğu’nun bugünkü trajik haline benzer bir gelecekle karşılaşabilir. • Siyasi Çatışmalar: Mezhepsel ayrımcılık ve kutuplaşma artarsa, Türkiye’nin istikrarı tehlikeye girecektir. Sonuç: Yeniden Doğuş Mümkün mü? Ortadoğu, tarihte bir kez akıl ve bilimle aydınlandıysa, bunu yeniden başarabilir. Ancak bunun için: • Bilime ve Eğitime Yatırım Yapılmalı: İbn Sina’nın, Harezmi’nin, Farabi’nin izinden gidilmeli. • Din ve Akıl Uyumlu Olabilir: Din, bilimle çelişen bir sistem değil, onu tamamlayan bir rehber olarak görülmelidir. • Siyasi Bağımsızlık: Batılı güçlerin oyunlarına karşı kendi iç dinamiklerini güçlendirmek zorundadır. Bugün Paris gibi şehirlerin ulaştığı seviyeye Ortadoğu bir zamanlar sahipti. Ancak bu seviye, yalnızca dogmalardan kurtulup, akıl ve bilime yönelmekle yeniden elde edilebilir.